|
Rock ne demek
Tarihin tozlu sayfalarına doğru küçük bir yolculuk yapacak olursak, 1950’li yıllarda, dünya, özgürlük, soğuk savaş ve komünizm gibi konularla çalkalanıyordu. Dolayısıyla devir, yolculuk tutkunlarının, caz ve şiirseverlerin, asilerin devriydi... James Dean, Marlon Brando pek revaçtaydı. Blucinler, rahat tavırlar, tutkular ve özgürlük merakları modaydı. Kültürel açıdan soyutlanmış olma duygusuyla yaşayan siyahlar, müzik alanında kendilerini gösteriyor, plak şirketleri kuruyor, konserler düzenliyorlardı.
Ünlü sanatçı Ray Charles, birçok müzik türünü ustalıkla birleştirerek, popülerliğine popülerlik katıyordu. Bu birleştirmelerden ufak ufak rock’n roll şekillenmeye başlıyordu. Geleneksel cazın rhythm’n blues ile karışmasından doğan bu müzik, sağlam bir yere oturacağının sinyallerini, o zamandan veriyordu. Elvis Presley ise siyahların başlattığı bu akımın, ilk beyazı olarak çıktı sahnelere. Asi imajı, serseri sırıtışları, ilginç bir kılık... Jerry Lee Lewis, Gene Vincent, Chuck Berry derken, 50’li yılların sonunda rock’n roll, artık fevkalade bir popülariteye sahipti.
İngiltere, Beatles ve Rock akımı
60’lı yılların başında, bu akım İngiltere’yi de etkilemiş, Dixieland cazı ile birleştirilerek, yavaş yavaş örneklerini vermeye başlamıştı. John Lennon, Paul Mc Cartney, George Harrison ve Pete Best biraraya gelerek, küçük bir grup kurdular. Daha sonra Pete Best’in yerini, Ringo Starr’ın alması ve menajer anlaşmalarıyla, grup tamamen şekillendi. Beatles adını alan grup 60lı yıllarda, öyle bir olay yarattı ki, gençler onlar gibi giyinmeye, onlar gibi saçlarını kestirmeye başlayıp, konserlerinde çılgınca eğlendiler.
Amerikan müziğinin alt türlerinden etkilenerek işe başlayan Beatles, çok geçmeden kendi türlerini oturtarak, tamamen rock müzik yapmaya başladı. Onları Mick Jagger’in grubu Rolling Stones ve benzer gruplar izledi. Beatles’in artık eskimeye yüz tuttuğu dönemde ise, ünlü virtüöz Eric Clapton büyük bir patlama yarattı. Özellikle, üyesi olduğu Cream grubu ile büyük başarılara imza attılar. Rock, İngiltere’de iyice hayat buluyordu. Bu dönem ortaya çıkan grupların ortak noktası, hızlı şöhret para ve gece hayatıydı. Rock, sadece müzik değil, bir yaşam tarzı olmuştu. Kılık kıyafet, motorsikletler, saç stilleri, cool ve ilgisiz duruşlar...
Amerika, 60 sonları ve psikodelik rock...
Amerika’da, o yıllarda Bob Dylan rock’n roll’u daha da farklılaştırarak, gene müzikal gelişime katkı sağlamış oluyordu, hatta daha sonradan “60 gençliğinin lideri” ünvanını aldı. 65’te çıkardığı albümlerinin baş döndürdüğü bu süreçte, Dylan artık tam bir rocker’dı. Konserleri, zaman zaman ayaklanmalara dönüyordu. Bob Dylan ve benzeri şarkıcılar, artık birer şaire dönüşmüşlerdi. Protest şarkılarıyla, ilginç şeyleri konu ediyorlardı. 66 ve sonrası, daha farklı tarzlar deneyen rock grupları türedi. Dönemin protesto yürüyüşleriyle aynı çağı yaşayan rock, sonunda kendini asit’e kaptırdı. 1966 başına kadar kullanması yasal olan LSD ve rock, kendini “trip”e, yani asitli yolculuğu öven bir tarza dönüştürmüştü. Jefferson Airplane ve Grateful Deads gibi yerel gruplar, bu akımın öncülerindendi.
Başta folk rock topluluğu olarak ortaya çıkan Jefferson Airplane, özgür aşktan, toplumsal konulardan ve halüsinojenlerden bahseden şarkılarıyla, kendini iyice hippi hareketinin içinde bulmuştu. Bu tarza, psikedelik rock adı verildi. Plak şirketleri, bu başarıya şans vererek Janis Joplin Carlos Santana gibi sanatçılara da, yer verecekti. 66’da ortaya çıkan the Doors grubunun solisti Jim Morrison, sahne performansı ile dikkatleri üzerine çekmişti. Jim Morrison, hayranları tarafından göklere çıkarılan, asi bir kuşağın sözcüsü olmuştu adeta. Psikedelik rock, kendisini tam olarak Büyük Britanyadaki bir konserde gösterdi. Bu konserde ilk kez sahneye çıkan gruplardan biri, Pink Floyd’du. Oldukça ilginç ışık gösterileri ve psikedelik söz ve müziklerden oluşan şarkılarıyla Pink Floyd, başta Alman topluluklar olmak üzere, pek çok topluluğu etkiledi. Bu gruplar sayesinde rock, ciddiye alınmaya başlandı. O zamanların en önemli tartışma konusu, rock müziğin sanat müziği olup, olmadığıydı. The Doors ve Pink Floyd, günümüzde hala inanılmaz bir hayran kitlesine sahip ve hala çok fazla dinlenen şarkıların sahipleri.
70’ler ve sonrası
Jimi Hendrix, Janis Joplin, Leonard Cohen, Tom Waits derken 70’li yıllara gelindi. Rock, birçok alt tür edinmişti ve edinmeye de devam ediyordu. Brian Eno, Genesis, U2, Elton John gibi daha yumuşak rock yapan isimler, yetmişli yıllarda kendilerini gösterdiler. Rock artık inanılmaz popülerdi. Punk rock tam da bu sıralarda kendini gösterdi. 60’lı yılların punk’ının kendini beğendirme kaygısı olmayan duruşu, rock’ın popülerliğini eleştirişi, fazla sürmedi. Punk da kısa sürede endüstri tarafından ele geçirilerek moda bir tür oldu. 80’li yıllarda ise, bir heavy metal patlaması yaşandı. Rock’ın çok daha serti diyebileceğimiz heavy metal, içinde mutlaka küfür ve karşı koyuş içeren sözler bulundurmaktaydı. 80’li yılların sonunda, yeni rock anlayışını getiren Amerika Seattle kenti oldu.
Nirvana, Pearl Jam, Therapy, The Pixies gibi gruplarla, alternatif rock patlaması yaşandı. Grunge adı verilen bu tür sayesinde, rock yeniden canlandı. Fugazi, Rites of Spring gibi gruplar ise, Indie rock diye bilinen bir tarzın yaratıcısı oldular. Indie rock anlam olarak, bağımsız (independent) rock anlopps gelir. Ve sırada Emo Rock var. Emo rock, bir şekilde içinde duygusal öğeler ve buna uygun şarkı sözleri barındıran, karakteristik bir müzik olarak tanımlanabilir. Günümüzde sıkı hayranları olan Evanescence grubu, bu rock türüne örnek olarak gösterilebilir.
Günümüz…
90’lı yılların sonu ve 2000’li yıllarda, trip hop, alternatif rock, emo rock konusunda o kadar fazla grup çıktı ve çoğu da o kadar çok birbirine benziyordu ki, artık belirli bir kalıbın altına sokmak ve birbirinden ayırmak, neredeyse imkansız hale geldi.
Ama 2000’li yılların en çok sevilen rock gruplarını ve solistlerini, alt tür üst tür ayırmadan şöyle bir anabiliriz:
Creed, Limb Bizkit, Beck, Linkin Park, Placebo, System of a Down, Bush, Gorillaz, Muse, Green Day, The Rasmus, Coldplay, Staind, Evanescence, Starsailor, Garbage, Incubus, Keane, Nickelback, Maroon 5, Hoobastank
Türkiye’de Rock Müzik
Türkiye’de genelde beğenilere, pop müzik hakim. Türk Rock’una baktığımızda ise, fazla dallanıp budaklanmayan, Pop/Rock, Alternatif Rock ve Anadolu Rock gibi tarzların hakimiyetini görüyoruz. Geçmişe bakarsak, Barış Manço, Fikret Kızılok, Moğollar, Cem Karaca, Erkin Koray, İlhan İrem, MFÖ, Üç Hürel, Yeni Türkü gibi, birçok meşhur grup ve sanatçı aslında rock tarzında çalışmalar yapıyorlardı, ama çoğu bir şekilde popüler müziğin de tesiri altında kalmıştı, dolayısıyla Türkiye’de tam anlamıyla rock anlayışı aslında oturamadı. Dolayısıyla uzun bir süre, televizyonlarda radyolarda Türkçe sözlü rock müziğine ait bir çalışma görmedik. Rock barlarda çıkan, kendi demolarını hazırlayan birçok grup vardı ama, günışığına çıkmamıştı.
Rock müziğin tam olarak ne olduğu, tüm dünyada tartışıladursun, elbette Türkiye’de de pek kolay anlaşılamadı. Farklı olan, pop müziğe benzemeyen her müzik rock müzik miydi? 2000’li yılların başında, kendi demolarını hazırlayan, rock barlarda çıkan rock gruplarından biri, sadece kızlardan oluşan bir grup, yavaş yavaş duyulmaya başlamıştı ki, aralarından bir kız, tek başına bir albüm yaptı. Bu kızın adı Özlem Tekindi... “Aşk her şeyi affeder mi?” adlı şarkısı, siyah uzun saçları, siyah makyajı ve gümüş yüzükleriyle, sert bir imaj çiziyor, sesi gelecek vaat ediyordu. Özlem Tekin’i, eski kız gruplarından arkadaşı Şebnem Ferah izledi. “Kadın” adlı albümüyle, çok iyi bir çıkış yapan Şebnem Ferah’ın, sesi ve imajının yanında, şarkı sözleri ve sert müziği de dikkat çekiyordu. Şebnem Ferah’ı takiben Teoman, Egoist, Kargo, Mor ve Ötesi, Haluk Levent, Demir Demirkan, Feridun Düzağaç, Aslı, Kurban, Duman, Aylin Aslım gibi isimler ve gruplar çıktı ve çıkmaya da devam ediyor. Türk müziğine yeni soluklar getiren bu isimler, umarız kalitelerini bozmadan, güzel albümler çıkarmaya devam ederler.
Şebnem Ferah’ı takiben Teoman, Egoist, Kargo, Mor ve Ötesi, Haluk Levent, Demir Demirkan, Feridun Düzağaç, Aslı, Kurban, Duman, Aylin Aslım gibi isimler ve gruplar çıktı ve çıkmaya da devam ediyor. Türk müziğine yeni soluklar getiren bu isimler, umarız kalitelerini bozmadan, güzel albümler çıkarmaya devam ederler.
Rock Müzik Festivalleri
Son yıllarda şirketler, ünlü rock gruplarıyla anlaşarak, çok başarılı festivallere imza atıyorlar. H2000, Rockİstanbul, Rock’nCoke gibi organizasyonlar sayesinde, son beş on yıldır ülkemize sayısız isim geldi. Son gelenlerden örnekler vermek gerekirse:
Cardigans, Hooverphonic, Starsailor, Fun lovin Criminals, The Cranberries, Nick Cave, Anathema, Queensryche,Faithless, Suede, Pet Shop


Rock'n Coke
İki üç ismin bile olsa toplandığı festivalleri size haber verirken nasıl sevinç nidaları attığımızı fark etmişsinizdir. Evet, inkar etmiyoruz, biz bu festival durumundan acayip hoşnutuz. Bu konuda bu güne dek en eli yüzü düzgün işleri yapan H2000 ekibinin bu sene fena halde çuvallaması sonucu, herhalde yazı şöyle “hadi canım o da mı geliyor” dedirten bir festival olmadan boynu bükük bitireceğimiz fikrine kendimizi alıştırmıştık. Gelin görün ki kazın ayağı hiç mi hiç öyle çıkmadı arkadaşlar.
6 - 7 Eylül 2003 tarihlerinde Hezarfen Havaalanı'nda, Coca-Cola'nın sponsorluğunda gerçekleştirilecek öyle bir festival var ki, tam da işte o “hadi canım, o da gelmez artık”ları ağzımızdan almak için organize edilmiş sanki. Sizi bilemeyiz, ama biz kendi çevremizde bu konserleri izlememe niyetinde olanları arkadaşlıktan reddetmeyi planlamaktayız.
Şimdiye dek yapılan en büyük canlı müzik festivali olma iddiasındaki organizasyon, festival alanının düzenlemesi ve aksaklıklara mahal verilmeyeceğinin söylenmesi (hem de Marmaracık koyu felaketler zinciri hala gözlerimizin önündeyken)ile de önceki festivallerden farklı. Eh, festivalin yapılacağı yerin dağ başı değil de 500,000 m²’lik yarım ada kıvamında bir havaalanı olması da bizi umutlandırmıyor değil. Tabii işin içinde bu kez, her işlerinin altından alınlarının akı ile çıkan İKSAV’ın da olması, festivale güven duymamız için ekstra bir sebep teşkil ediyor. Ekip öyle iddialı ki, söylediklerine göre Rock’n Coke’un adı, bundan sonra Mtv’de fenalık geçirerek izlediğimiz Glastonbury, Roskilde ve T in the Park gibi festivallerle beraber anılacakmış. Gelen isimlere baktığınızda, organizasyona biraz özen gösterilirse bunun gerçekleşmemesi için hiçbir sebep olmadığını görüyorsunuz.
|
Gelen isimler demişken esas konumuza da geçelim hemen. Arka arkaya izleyeceğimiz isimler o kadar iyi ki, teker teker gelseler yine gideriz, bu açıdan yaşayacağımız aşırı doz etkisi biraz sersemletici olacak gibi. İlk gün, bu tür organizasyonların banko isimleri Rashit ile Duman var, geçiyoruz ve dakika bir gol bir diyerek şöyle bir titriyoruz; çünkü muhtemelen daha güneş batmadan The Delgados’u dinleyeceğiz arkadaşlar. “Bunlar da kim yaa” diyenlerinizi şöyle bir kazaa başına alalım. Ardından Punk’ın yapı taşlarından biri olan Dead Kennedys var. Dead Kenedys’in neden headliner olmadığı ise koskocaman bir soru işareti. Türkiye’de yaşayıp da “Ben punk dinliyorum” diyen herkes Dead Kennedys’i izlemeli diyoruz.
|
Nu metalin dişi saflarında cengaverce şarkılarını söyleyen Guano Apes ve MFÖ’den sonra Simple Minds ile iyice ısınacağız ve gecenin ağır topu olan Suede’i iki sene sonra tekrar dinleyeceğiz. İlk günün Djleri, bizi pek de ana sahne ile DJ Arena arasında dört döndürecek gibi değil. İsim vermeden bırakmam diyorsanız Paul Daley diyoruz. İkinci gün, Nil Karaibrahimgil, Athena ve Mercan Dede gibi “yarım kulakla” dinleyeceğimiz isimlerin ardından, yılların eskitemediği Echo And The Bunnymen sahne alacak. Farkındaysanız artık tezahürat yapmıyoruz, çünkü “hangi birine yapalım” duygusu benliğimizi sarmış durumda. Elektroniğin aklı akustikte kalmış ekibi Dirty Vegas, hem gözlere hem kulaklara Sugababes, İsveç’ten soğuk ama duygu seli kıvamında The Cardigans, Pet Shop Boys ve en iyisinden Kuzey Avrupa trip hopu Hooverphonic ile gecemiz (tabii sadece ana sahne önünde) tamamlanacak. Koştura koştura yetişeceğimiz Dj Arena’da bu kez elektro pop’un son yıllardaki en büyük isimlerinden Felix da Housecat’i dinleyeceğiz ve bu sefer gecemiz hakikaten sona erecek.
Çadırlarınızı, uyku tulumlarınızı, en iyi birkaç arkadaşınızı ve senenin son su savaşları için su tüfeklerinizi hazırlayın, yazı mükemmel bir şekilde bitireceğiz.
|
|
|